slider-1
UNUT/AMA/MA – KÂMURAN DOĞANÇAY
“Yaşamak direnmektir biraz. Buna sabretmek demek de mümkün. Sabır genel kabulün aksine bir duruş, bir tavır hâlidir.”
slider-2
İÇİMİZDE BIRAKILAN BOŞLUĞUN ADI – NEFİSE DİLVİN SIĞIRCIOĞLU
“Unutmak, zihin algımızın âlemdeki en asli hikâyesi. Bolca tekrara düşen insan, sadece unutmak söz konusu olduğunda zihnini meşgul eden anılarıyla irtibatını koparır. İnsan unuttuğunda ya da unutulduğunda hayat yere düşer ve kırılır.”
slider-3
ÇAĞRIŞIMLAR – DERYA DENİZ ZÜMBÜL
"O şehre tekrar dönebilse bıraktığı hiçbir şeyi artık orada bulamazdı. Oysa sokakta oynamaktan yorulmuş bir çocuğun ertesi güne uyanması gibi taze ve canlıydı yaşananlar… O mahalle, o insanlar, o sokaklar, o sesler… Akla değil kalbe uğrayanlar kalıyordu insanla."
slider-1
ANILARIM SİLİNMEDEN – TUĞBA ATLI
“Unutmanın lütuf sayıldığı anlar vardı evet, ama bu o anlardan değildi ne yazık ki. Unuttu Filiz Hanım bildiği bütün yüzleri. Artık tamamen yabancısı olduğu bu dünya ona iyice zor gelmeye başlamıştı ve tabii bize de… Neye gülecek, neye mutlu olacak, neyden utanacak, neye öfkelenecek, neyden korkacak kestirmek zordu.”
slider-2
BİZİM KÜÇÜK ‘FEMİNİKLİKLERİMİZ’ – AYŞENUR USTA
“Çoğu kadın unutulmuş, yalnız ve üzgün hissediyor. Silemediğimiz izler ve unutmaya çalıştıklarımız, bu ülkede kadın olma yolculuğumuzda bizleri asla yalnız bırakmıyor. Yalnızlaşa yalnızlaşa öfkeleniyoruz ve -bazılarımız hayatımıza anlam katacak bir patlama bile yaşayamamışken- küs bir şekilde göçüp gidiyoruz. Nedir bizi kızdıran, üzen, kalbimizi kıran bu şeyler?”
slider-3
DÖRT PENCERE (CİCİ) – SEYFİ KAHRAMAN
“Kocaman bir evi vardı babamın. Kocaman bahçesi, koca ağılı, koskoca samanlığı olan bir evi. Köyden uzak, şehirden çok uzak. O kadar muhteşem, o kadar sihirli, bir o kadar bana yasak! Ah, bir imkân olsa da açsalar şu kafatasımı! Babama ait her şeyi bulsalar orada ve kesip atsalar onları.”
slider-1
BİR ÖMRE YAZILANLAR- DENİZ SAHRA
“1910 yılı. Dünya kaynıyor, Hüseyin’in içinde de bir yangın durmadan yanıyor. Ziştov nerededir şimdi, Yemen nereye düşer? Elli üç yıllık ömrünün neresini silebilir Hüseyin? Bir millet tarihini silebilir mi peki? Unutmak, silmeye eş değer midir?”
slider-2
DELİ KIZIN BOHÇASI – HATİCE HİCRAN ÇELİK
“Haneyi dünyanın kapısını ağlayarak açan nice kişiler, Bezm-i Elest’te verdikleri sözü hatırlarına getirmediler. Unutmayı insanın şanından saydılar. “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür,” deyip işin içinden çıktılar. Ölmek unutmak mıydı? Yoksa hatırlamak mıydı? Düşünedurun siz hele. Toplayayım bohçamı, doldurayım içini gene.”
slider-1
UNUTMAYI UNUTMAK – AYŞE DOKUZ
“Koşarken nefes nefese kalmıştı ama kendi kendine kızmayı yine de ihmal etmedi. Ne olacaktı bu hâli? Her şeyi unutuyordu. Unutmaması gereken her şeyi… Ne yapacaktı, nasıl kurtulacaktı bu hâlden? Unutmayı da unutmadığı sürece rahat edemeyecekti. Unutmayı unutmak iyi fikirdi aslında. Tek sorun unutmanın kendi isteğiyle olmayışıydı.”
slider-2
MANKURT OLMA/K – ZELİHA KILIÇ
"Nerden geldik nereye gidiyoruz soruları çok gerilerde kaldı bazılarımız için. Nedenine, niçinine bakmadan yaşıyoruz şu hayatta. Modern toplumun mankurtları olarak hizmet ediyoruz dünyaya. Kim için, ne için yaşadığımızı düşünmeden, eksiklikleri görmeden, hayatımızı gereksiz fazlalıklarla doldurarak geçiriyoruz."
slider-3
MEHMET EFENDİ APARTMANI – TAHA EROĞLU
"Başlığa aldanıp da apartmanımızın babam Mehmet Efendi'ye ait olduğu gelmesin sakın aklınıza. Aslında gerçek ismi İnci Apartmanı. Mehmet Efendi Apartmanı diye anılmasının sebebini kısmetse başka bir gün anlatırım. Bugün size Behiye yengeyi, daha doğrusu onun dünkü macerasını anlatacağım."
slider-1
HAYAT KABRİSTANI – AYŞE KEVSER CAN
"İnsana yazılmıştır bu satırlar Ten libasında kalp ve aklı saklayana, Kaza ve kadere sarılmış ömür yarasına, Acıya, sonra sancıya, İçinde dalgalanan kederi sımsıkı koruyana…"
slider-2
ACILARDA KAYBOLMAK – EZGİ ATEŞ TOPRAK
"Kimilerinin hayatını başkaları cehenneme çevirir, kimilerininkini ise kendisi... Sonuç olarak çoğu kişinin hayatı cehennem gibidir. Gerçek mutluluğu tatmış bir avuç insan vardır yeryüzünde. Dünyanın geri kalanı ise hayatlarını ölü gibi yaşadıklarından bihaber nefes almaya devam etmektedir."
slider-3
NİSYAN ÜNSİYET KAZANMIŞ BİR İMTİYAZ – RUMEYSA DOĞAN
"Allah’ı unutmakla ve kendimizi Onun dışındaki sebeplere kaptırmakla kendi enemize alan açarız. Bazen de kolaycılığı, tembelliği sever ve böyle davranışlar sergileriz. Bu da karşımıza daha büyük külfetler çıkarır. Asıl olan bu külfetle başa çıkmayı bilmektir."

Neden Yalınayak?

Doğumla başladı insanın yürüyüşü. Yokluktan çıkarılıp binlerce ihtimal içinden bir ölçüye/kadere göre tayin edilirken hep yürüdü. An an, hüc­re hüc­re, aşama aşama…

Hedeflerin kutsandığı, sonuca ulaşmanın yüceltildiği zamanlarda sadece yolda olmanın gayreti bizimkisi. Bir varlık sancısı… Aynılıkların içinde yolunu kaybetmemenin çabası.

Yalın ayak bir çaba. Hiç olmamaktansa olduğu kadar diyebilmek, olanın üstüne yenilerini ekleyebilmek için.

Yalın ayak yola çıkmak, bütün bahanelerin ardına saklanmaktan vazgeçmekti. Sen yolda ol, gerisi gelir diyebilmekti. Ama’ların ataletinden vazgeçerek, hareketi seçmekti.

Kelimeler, aynaya yansımamız. İnsanın kendine bakma, kendini görme gayreti. Kaybolmuş sesini bulup çıkarması.

Yalın ayak da olsa kelimelerden bir yol inşa etmeye çalışıyoruz kendimize.

Yola çıkmak bizden, netice Allah’tan.

Kaygısı varmak değil, yürümek olanları bekleriz…

Yalınayak Dergi

Yalınayak Sayılar

Dergiyi online okumak için resme tıklamanız yeterli

Mart-Nisan
Ocak-Subat

Sorularınız mı var?

BİZE MESAJ GÖNDERİN!